Leonardo Da Vinci kim? Şifresi ne?
Gıpta ile bahsettiğimiz Avrupa’nın hatta Amerika’nın ne zaman bizlerden farklılaştığını hiç düşündünüz mü? Rönesans yani Yeniden Doğuş. Papalığın Avrupa’ya hâkim olduğu, cennetten resmi tapuların satıldığı, dünya dönüyor diyenlerin işkence ile öldürüldüğü karanlık zamanlarda, meraklı, yetenekli ve bir o kadar da cesur dâhilerin bu farklılaşmaya sebep olduğu dönemdi. Rönesans Adamı lakabıyla markalaşan Leonardo Da Vinci bu dâhilerden bir tanesidir.
Peki, kim bu Leonardo?
Çok mühim birisi değil canım. Sadece döneminin önemli bir filozofu, astronomu, mimarı, mühendisi, mucidi, matematikçisi, anatomisti, müzisyeni, heykeltıraşı, botanisti, jeoloğu, kartografı, yazarı ve ressamı. Leonardo 1452’de Floransa’nın Vinci kasabasında bir noterin gayri meşru çocuğu olarak dünyaya geldi. Bu gayri meşruluk dönemin şartları sebebiyle onun üniversiteye girmesini engelledi ama küçük yaştan itibaren resme olan yeteneği ona atölyede çıraklık kapısını açtı. Zaman içinde kendini geliştiren Leonardo’ya ustası sonunda bir projede yer verdi. Yapılacak olan İsa’nın Vaftizi tablosunda bir melek çocuğu çizecekti. Gördüğünüz bu çocuk meleğin güzelliği görenleri hayran bıraktı ve ustalık yolunun kapısını açtı. Hatta çırağı kendisini geçtiği için ustasının bir daha resim yapmadığı söylenir.
Tanınmış birisi olmasına rağmen Milano Dükü Sforza’ya iş başvurusunda bulundu. Sonuçta dahi olsanız bile kendinizi pazarlamayı bileceksiniz. O zamanlar İŞKUR, internet olmadığı için Düke mektupla CV gönderdi. Dük için köprüler, silahlar, gemiler, bronz, mermer ve kilden heykeller yapabileceğini iletti. Yani kısaca ne iş olursa yaparım abi demiş ama bu dediğini gerçekten yapabilecek sayılı insanlardan kendisi. Bu girişimiyle Milano Dükü Leonardo’yu kabul etti ve onun himayesinde Milano Fransızlar tarafından ele geçirilinceye kadar 17 sene boyunca çalıştı. Bu süre zarfında o kadar çeşitli konularda çalışma yaptı ki başladığı projelerin çoğunu bitiremedi. Öğrenciler yetiştirdi. Belli bir süre sonra not çıkarma ve taslak çizim yapma alışkanlığı edindi.
Bugün hala çok değerli kabul edilen bu notlar koleksiyoncular için çok önemlidir. Bu koleksiyonculardan biri olan Bill Gates özellikle Leonardo’nun hidrolik alanındaki notlarını topluyor.
Bu dönemdeki en önemli çalışmalarından birisi birçok komplo teorisine neden olan ve meşhur Da Vinci’nin Şifresi kitabına ilham kaynağı olan bir manastır mutfağına resmedilmiş Son Akşam Yemeği tablosudur. Burada İsa’nın havarileriyle yediği son akşam yemeği sırasında içlerinden birisinin ona ihanet edeceğini söylediğinde karakterlerin verdiği tepkiler canlandırılmıştır. İçinde bulunduğu odayla olan perspektif uyumu size sanki odanın tabloda devam ettiği hissiyatı oluşturur ve perspektif merkezine İsa’nın oturtulduğu tabloda her bir ayrıntı size bir şeyler anlatır. Peki, bu tablodaki komplo teorisi nedir? İsa’ya karşı simetrik bir şekilde oturan Aziz John’un aslında Magdalalı Meryem olduğu ve İsa ile birlikte oluşturdukları V şeklinin kayıp Kutsal Kâseyi sembolize ettiği iddiasından ortaya çıkmıştır. Aman dikkat edelim bu bahsedilen Magdalalı Meryem tabi ki İsa’nın annesi Meryem değil onun takipçilerinden birisi olan başka bir Meryem. Bu tablonun problemleri birincisi doğal olarak İsa yaşadığı yeri ve dönemi yansıtamamasıdır. Diğer bir sıkıntı Leonardo’nun kullandığı teknik maalesef tablonun son kullanma tarihini kısaltmıştır. Yapılan restorasyonlar sonucu neredeyse Leonardo’nun orijinal fırça darbelerinden eser kalmamıştır. Bu tablonun en büyük talihsizliği yapıldığı duvarın kapı eklemek için kesilmesidir. Gördüğünüz gibi İsa’nın ayaklarının olduğu bölüm maalesef çıkartılmıştır. Arkasına oda yerine avm yapsalardı bu kadar acı verici olmazdı tabi.
Bu dönemde yaptığı diğer önemli çalışması bir eskiz yani yaptığı serbest bir çizim olan Vitruvius Adamı’dır. Bilim ve sanatın birbirine dokunduğu bu çalışma geometrik olarak mükemmel insan oranlarını çember ve kare ile anlatmaya çalışmıştır. İnsanı evrenin merkezine koyan Leonardo’nun bu yapıtı bugün hala hümanizmin sembolü olarak kullanılmaktadır.
Leonardo Milano’dan sonraki hayatının 16 yılını İtalya’da himayesiz bir şekilde birçok şehir ve işverenle çalışarak geçirmiştir. Yıldızlarının bir türlü barışmadığı başka bir Rönesans dâhisi, ünlü Davut heykelini yapan genç heykel tıraş Michelangelo ile sürtüşmeleri bu döneme rastlar. Maalesef birbirleriyle olan geçimsizlikleri yüzünden ortak projeleri olmamıştır. Bize sadece bu iki dâhinin ego çatışması kalmıştır. Yine bu dönemde Dünya’nın en meşhur tablosu olan Mona Lisa’yı yapmaya başlamıştır. Gıcık gülüşlü bir kadının resmedildiği tablonun bu kadar meşhur olmasının sebebi Leonardo’nun kullandığı tekniklerin sanata yenilik getirmesidir. Daha önceleri kazık gibi gergin çizilen insanlar yerine daha relax çizimler tercih edilmiştir. Perspektif ve derinlikteki ilerleme daha gerçekçi tabloların oluşmasını sağlamıştır.
Sonraki 3 yıl insan kadavralarını incelememek şartıyla Papalık için Roma’da çeşitli projelerde çalıştı. Buradaki koruyucusu da öldükten sonra Fransa kralının daveti üzerine Paris’e gitti ve hayatının son yıllarında sanatsal çalışmalardan çok bilimsel çalışmalarla ilgilendi. Büyük usta 1519’da 67 yaşındayken son nefesini verdi.
Son olarak Leonardo’nun bilim dünyasına yön veren birkaç çizimlerine bakalım. Paraşüt, tank, yarasanın kanatlarından esinlenerek hazırlanmış bir uçuş makinesi, helikopter, köprüler ve hidrolik makineler, anatomik çizimler, optik çalışmalar, dalış kıyafetleri, hatta bir robot. Adamdan uçan kurtulamadığı gibi dalanda kurtulamamış anlayacağınız.
İşte akademisyenlerin öve öve bitiremediği bu üniversite mezunu bile olmayan gayri meşru bir adamın başarı öyküsü. Hayata karşı sınır tanımayan bakış açısı umarım bizlere de ilham verici olmuştur.