Kapadokya | Periler mi yaptı? | Nevşehir | Ürgüp-Göreme

Caner Ünal
5 min readSep 15, 2020

--

Ünlü bir inşaat şirketi sahibinin reklam filminde dediği gibi ‘bunlar değil, bunlar hiç değil, bunlar sıradan’ diyemeyeceği kadar muazzam bir yapıdan bahsedeceğiz. Peri bacaları! Nevşehir’de bulunan bir doğa harikası. Gerçekten periler mi yaptı? İnsan yapısı mı? Yoksa sadece doğanın oluşturduğu bir şey mi? Kapadokya’da ki gizem ne?

Kapadokya’da olduğu gibi dünyanın farklı bölgelerinde de örneklerine rastlanan peri bacalarının oluşumu esasında yüzyıllar öncesine dayanıyor. Kapadokya’da yapılan kazı çalışmaları sonucu bölgenin bir iç deniz olduğu kanıtlanmış durumda. Hasan Dağı, Erciyes Dağı ve Güllü dağ yanardağları zamanında aktif olarak lav püskürtmeye başladı ve iç denizi kuruttu. Denizin kurumasıyla da lavlar, iç denizin kurumasıyla oluşan çukurda birikmeye başladı. Lavlar zaman içerisinde yayıldı ve sertleştti. Sertleşen lav tabakaları üzerine yeni lav tabakaları geldi ve aynı işlem birkaç defa tekrar etti. Böylelikle katmanlı bir yapı oluştu. Yanardağ faaliyetlerinin sona ermesiyle devreye akarsular girdi. Bu akarsular ilk olarak derin vadileri oluşturdu. Ardından esen sert rüzgârlarla vadide dalgalı ve eğimli yapılar ortaya çıktı. Peri bacaları yıllar içerisinde gerçekleşen bu işlemlerle oluşmaya başladı. Rüzgârın aşındırdığı parçalar zamanla ayrıldı ve günümüzdeki görünüm meydana geldi. Üst tarafta yer alan katmanın ağır olması, aşağı doğru baskı olmasına yol açtı. Baskıyla birlikte hafif kısımlar sıkıştı ve rüzgâra karşı daha dirençli hale geldi. Üst katmanda yer alan tabaka ise sadece merkezi sağlam kalacak biçimde aşınır. Bu sayede bugünkü görüntüsünü kazanır.

Bilimsel olarak açılama böyle. Yani ne uzaylı, ne peri ortalıkta yok. Fakat bir gizem var. O konuya daha sonra geleceğim.

Aslında Kapadokya’da insan yaşamı, ta Paleolitik döneme kadar uzanıyor. İnsanlar bu doğal oluşumları, eski çağlarda gözetleme ve barınma yeri olarak kullanmış. Hristiyanlığın yayıldığı dönemlerde içlerine kiliseler, buraları oyarak ibadethaneler yapmış. Roma döneminde ise mezar olarak kullanılmış.

Zamanında Hititler’in yaşadığı bu topraklar daha sonraki dönemlerde Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri haline geliyor. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu’nun baskısından kaçan Hristiyanlar için sığınak haline getirilmiş. 6. ve 7. yüzyıla gelindiğinde Derinkuyu, Kaymaklı, Mazı, Özkonak, Doğala gibi yeraltı şehirleri Arap akınlarına karşı sığınak olarak kullanılmış. Bu sığınaklar önemini yitirdikten sonra Hristiyanlar buraları terk ederek Göreme, Soğanlı, Ihlara vadilerindeki kaya kovuklarına yerleşmişler ve yüzlerce kilise inşa etmişler.

Kapadokya deyin aklımıza bir de balonlar gelir. Orada kaldığınızda gökyüzünü süsleyen birçok balon görebilir ve onlarla gezi yapabilirsiniz. Birçok kişi gezmekten daha çok onları izlemeyi sever.

Aynı zamanda burada çekilen birçok film vardır. Üstelik sadece yerli filmler değildir. 20 ye yakın yabancı film çekilmiştir. Amerika, Almanya, Hindistan, İtalya, Birleşik Krallık ve İspanya yapımlarıdır. Türk filmlerinden Yılmaz Güney’in Acı ve Ağıt filmi, Sinan Çetin’in Propaganda filmi, Orhan Aksoy’un Dila Hanım filmi, Kartal Tibet’in Dünyayı Kurtaran Adam filmi burada çekilen 28’i aşkın film arasında en bilinenleridir.

6 diziye de ev sahipliği yapmıştır. Bunların en bilineni bir zamanlar tüm Türkiye’yi kasıp kavuran Asmalı Konak dizisi burada çekilmiştir.

Dünya mirası listesinde ve sit alanıdır. Hristiyanlar için çok önemli bir bölge olmasına karşın bizler için de dünya harikası olarak en önemli yerlerimizden bir tanesidir. Burayı görmek isterseniz butik oteller mevcuttur. Aynı zamanda peri bacalarının oyulmuş kısımlarında konaklama imkanınız mevcuttur. Burası için gelecek yıl vlog çekmek planlarım arasında var.

Yer altı şehri meselesi

Her ne kadar yer üstüne mükemmel görüntüde bir yapı görseniz de aslında toprağın altında ki yapı ise daha muazzam. Çünkü gizem burada saklı.

Kapadokya’daki yer altı şehirlerinde insan yaşamının tarihi milattan öncesine dayanıyor olsa da, bugünkü anlamda yamaçlardaki kayalara oyulmuş evlerde yaşama geleneği çok da eski değil. 19. Yüzyıldan kalma. Bu noktada can alıcı yer volkanik malzemenin oyulduğunda yumuşak ve kolay şekil alabilir olması ama oksijenle yani hava ile temas ettikçe sertleşmeye başlayıp dayanıklı hale gelmesi.

Kapadokya sınırları içerisinde 150 ye yakın yeraltı yerleşim yeri bulunuyor ama bunlardan sadece 36 tanesi yeraltı şehri niteliğinde diğerleriyse 3–5 aileyi barındıracak kadar küçük yer altı barınakları. Bu yapı çok katlı. Yani sadece toprağın altını oy bir oda yap değil. Adeta bir apartman gibi kat kat inşa edilmiş durumda. Bu yapıdaki tüneller dar ve yüksekliği düşüktür. Tüneller bir kişinin geçebileceği büyüklüktedir. Fakat odalar ise yüksek tavanlı geniş ve ferahtır. Daha çok havalandırma bacalarının etrafına kurumuştur.

Peki, bu yer altı şehirlerinde ki gizem ne?

İnsanların neden yer altına yerleştikleri hiçbir zaman bilinemedi. Eski çağlarda mağaralarda yaşamak felaketlerden ve tehlikelerden korunmak içindi. Ama yer altına girmek neden olabilirdi ki? Amaç sadece barınmak veya ibadet olmamalı. Bir gerçek var oda karıncalarınki kadar mükemmel bir havalandırma sistemi barındırması. Şöyle ki bu sistem sayesinde ısı hep sabit ve oksijen her daim var. Bunu hangi mühendislik bilimine dayanarak yapabilmişlerdi? Tıpkı mısır piramitleri gibi, tıpkı göbeklitepe gibi içerisinde barındırdığı sır henüz çözülemedi. Bunun yanı sıra birçok hipotez ve komplo teorileri ortaya atıldı. Ama gerçek henüz ortaya çıkmadı.

Açıklanması gereken en önemli şey buraları nasıl oydukları. Ponza yapısı olduğu için yumuşak bir dokuya sahip oyması, kolay olmasına rağmen on binlerce kişinin yaşayabileceği şekilde ve düzenli bir oymanın yapılması makine kullanmadan nerdeyse imkânsız. Bilmediğimiz bir teknoloji mi vardı? İnsanlık tarihi hep bunu sorguluyor. Dünya küçük bir kıyametten mi geçti? İnsanlık yeniden mi doğdu? Her şeye yeniden mi başladık? Nuh tufanına dair hiç buldu olmamasına rağmen acaba Nuh tufanı gerçekten oldu mu? Ya da efsaneye göre burayı meleklerin kötü cinlerden korunmak için sihirle yaptığı doğru mu? Tabi ki de bunan inanmak mümkün değil. Fakat yöre halkının bazı geceler yoğun ışıkların bir anda yer altı şehrinden gökyüzüne yükseldiği söylemesi koca bir yalan mı?

--

--

Caner Ünal
Caner Ünal

No responses yet