Dümbüllü’nün Kavuğu | Tiyatro mu seyrettik?
Hak dostum hak. Türk tiyatrosu geleneklere göre ilerler. Peki, neden Şevket Çoruh? O kadar usta tiyatrocu varken neden Şevket Çoruh? Neden, neden, neden? Videoyu izledikten sonra beğenirseniz abone olmayı lütfen unutmayın. Şimdi konumuza gelelim. Kavuk nedir? Nereden gelir? Önemi nedir? Siyasi simge mi? Bunlara sırayla bakalım. Daha sonra da Şevket Çoruh olayına gelelim.
Geçtiğimiz günlerde geleneksel Türk tiyatrosunun simgesi kavuğun devir teslim töreni vardı. Çok şaşırtacak bir kara imza atıldı.
Haydi, o zaman Kel Hasan Efendi kim oradan başlayalım.
Türk tiyatrosunda hem tulûat tiyatrosu hem de orta oyunu geleneğini bir arada sergileyen bir sanatçı idi. “Komik-i şehîr” (Meşhur komik) unvanıyla tanınırdı. Abdürrezzak Abdi Efendi’den o kadar çok etkilendi ki Abdürrezzak Abdi Efendi’nin İbiş tiplemesini uzun yıllar sahnede yaşattı. Renkli bir basma gömlek, bir ayağı kısa bir ayağı uzun bir pantolon giyerek sahneye çıkan Kel Hasan, huy olarak da ortaoyunundaki Kavuklu’nun tiyatro sahnesindeki karşılığı olan bir tipleme canlandırırdı. Orta oyunundaki kavuklu karakteri olayları pek anlayamayan, saf, hazır cevap, kelimeleri ise sürekli yanlış anlayan komik bir tiplemedir.
Kendine has bir izleyici kitlesi olan Kel Hasan, Şehzadebaşı’nda kendi kumpanyasını kurdu. Tiyatro hayatı büyüyordu artık. 2. Abdülhamid devrinde Abdi Efendi’nin saraya alınmasından sonra rakibi kalmadı ve ünü yayıldı. “Rüyada Taaşşuk” adlı oyunun ilk kez oynanacağı gün, oyuncuların boykotu nedeniyle sahneye tek başına çıkmak zorunda kaldı. Bu sayede Kel Hasan, tek kişilik tiyatro gösterilerinin başlatıcısı oldu. Tiyatroya bu kadar emek vermiş bir kişi emanet olarak temsilen kavuğunu İsmail Hakkı Dümbüllü’ye devretti ve 100 yıllık gelenek başlamış oldu. Kavuk Türk tiyatrosunun oyunculuğunu temsil eder ve Türk tiyatrosu için çok önemlidir.
İsmail Hakkı Dümbüllü kim?
Dümbüllü’nün babası 2. Abdülhamid’in silahşörlerindendi. Kendisi de askeri okuldaydı. Fakat, tiyatro merakı yüzünden askeri okuldan atıldı. Kel Hasan tiyatrosunda oynarken tuluat sanatını öğrendi. Bu konuda da öncülük yaptı.
Dümbüllü ismi nereden geliyor?
Kantocu Peruz Hanım’ın söylediği Dümbüllü kantosunda bir gazel ekleyerek söylemesi sayesinde Dümbüllü İsmail olarak tanındı. Türk tiyatrosunda bir efsane yükseliyordu. 1928’de Tevfik İnce ile Direklerarası’nda Hilal Tiyatrosunu kurdu. Kendisi orta oyunundaki Kavuklu’nun yeni şekli olan Uşak rolünde oyunlar sergiledi. Tevfik İnce ile beraber Anadolu’ya turnelere gitmeye başladılar. Ayrıca orta oyununu ve Tuluat gösterilerini radyoda canlandırmaya başladılar. Bu çok tutan bir projeydi. Türk halkı tiyatroyla radyoda buluşmuştu. Aynı zamanda 50’ye yakın sinema filminde rol aldı. 1968 yılında bir anda habersiz bir şekilde seyirci karşısında kavuğu Münir Özkul’a devretti. Dümbüllü İsmail geçirdiği bir trafik kazası sonucu 75 yaşında hayatını kaybetti.
Tuluat, Tuluat diyoruz da nedir bu Tuluat?
Tuluat sanatında bir olay örgüsü belirleniyor, oyuncular tamamen doğaçlama şekilde oynuyorlar. Bağlı kaldığın bir metin yok yani. Bu çok zor bir sanattır. Çünkü eğer konuşma tıkanırsa seyirciye rezil olmak ve sahnenin terk edilmesi gibi risklerle karşı karşıya kalabilirsiniz.
Tekrar dönelim kavuğa. Artık kavuk Münir Özkul’da. Birçok kişinin Mahmut Hoca olarak tanıdığı Münir Özkul, Türk Tiyatrosuna damga vuran isimlerdendi. Bak beyim diyerek başlayan tiradı, bu kadar duygu aktararak atabilecek nadir oyunculardandı. Devlet Tiyatroları ve birçok tiyatroda yer aldıktan sonra Haldun Taner ile beraber Bizim Tiyatro’yu kurdu. Gazino ve gece kulüplerinde şovmen olarak yer aldı. Daha sonra yolu Ferhan Şensoy ile birleşti. Ferhan Şensoy’un kurduğu orta oyuncular topluluğuna katıldı. Tiyatrodaki her oyuncunun çektiği maddi sıkıntılar yüzünden o da sinemada boy gösterdi. Çok başarılı oyunlara ve sinema filmlerine imza attı. O da duayenler arasına girdi. Dümbüllü’den aldığı kavuğu 1989 yılında Ferhan Şensoy’a devretti.
Ferhan Şensoy yine birçok insan pardon filmiyle tanır. Oysaki Türk tiyatrosuna en çok emeği geçen insanlardan bir tanesidir. Pardon filmi ise aslında kendi yazdığı ‘’Çok Tuhaf Soruşturma’’ isimli tiyatro oyunun sinemaya uyarlanmış halidir. Orta oyuncular adlı grubun kurucusudur. Eğer ki o grubu ve yaptıklarını anlatırsak video 1 saati geçer. O yüzden içeriğine girmeyeceğim. Şensoy tiyatronun dışında yazarlık, şairlik yaptı. Tiyatro için adeta bir devdir. 57 farklı tiyatro oyunu, 10 sinema filmi, 10 TV dizisinde yer almıştır. 36 adet de ödül almıştır. 2016 yılında emanetçi olduğu kavuğu Rasim Öztekin’e devretmiştir.
Gelelim Rasim Öztekin’e. GORA filminden Bob Marley Faruk olarak hatırlasak da, aslında Türk tiyatrosu için çok önemli bir oyuncudur. Orta oyuncular gurubunda profesyonel tiyatroya başladı. Yani en usta oyuncuların yanında yetişti. 25 farklı tiyatro oyunu, 3 farklı müzikal, 25 sinema filmi, 23 TV dizisinde rol aldı. 2020 yılında geçtiğimiz hafta emanet olan kavuğu Şevket Çoruh’a devretti.
Zurnanın zırt dediği yer burası. Şevket Çoruh oyuncu olarak çok üstün bir performansı var. Oyunculuğuna söylenecek hiçbir şey yoktur. Ancak kavuğun başından beri hikayesini anlattık. Neden anlattık? Kavuğun emanetçileri yıllarını tiyatroya vererek hizmet ettiler. Peki ya Şevket Çoruh? Parasını verdi. Parasını derken tüm birikimi. Yaklaşık 27 milyon TL den bahsediliyor. Üstelik 7 milyon TL’si kredi. Tiyatro sever olarak gönülden teşekkür ediyorum. Bu büyük bir hizmet. Fakat, 4 adet tiyatro oyunu olan bir kişinin, o kadar bu kavuğu hak eden tiyatrocu olmasına rağmen alması pek içimize sinmedi sanki.
Oyunculuğuyla, sanatıyla ne kadar hak etse de, sanki biraz parayla satın alınmış gibi bir hissiyat verdi. Şöyle ki yıllarca sinema dizi filmlerinde yer alıp bütün mal varlığını tiyatroya veren bir kişi değil de, en başından beri tiyatroya gönül verip sinema filmlerini reddeden bu yüzden parası olmayan bir sanatçı daha çok hak ediyormuş gibi bir his oluştu bende. Daha doğrusu biraz daha zamanı vardı sanki. Yıllarca bir dizide oynamak yerine sürekli sahneye çıkabilseydi. O mükemmel oyunculuğunu sahnede izleyicilerle buluşturabilseydi çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Hak üstadım hak.